07 Temmuz 2025
weather
25°
Instagram
Twitter
GÜNCEL VE DOĞRU HABER
İSTANBUL
00:00:00
İkindi vaktine kalan
46,9667 %-0.03
4.255,86 % -0,44
4.348.546 %1.023
Ara
MENÜ
ViberaHaber SON DAKİKA Başın Sağolsun Türkiye'm

Başın Sağolsun Türkiye'm

Şehit mi düştü asker, Cennet koktu her yer

"Öyle meşbû‟-i şehâdet ki bu öksüz toprak;
Oh, bir sıksa adam otları, kan fışkıracak!
Böyle bir yurdu elinden çıkaran nesl-i sefil,
Yerin üstünde muhakkar, yerin altında rezil!
Hem vatan gitti mi, yoktur size bir başka vatan;
Çünkü, mîrasyedi sâil kovulur her kapıdan!"

Mehmet Akif Ersoy

Atar çavuş atar vururlar seni
Ölmeden mezara koyarlar seni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içini duman bürür
Kırk altıncı fırkanın namı yürür
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde dolu bir testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra serviler
Altında yatıyor aslan şehitler
Of gençliğim eyvah

Ehli İslâm olan işitsin bilsin,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana;
İsterse Uruset ne ki var gelsin,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Kuşanın kılıncı, giyinin donu,
Kavga bulutları sardı her yanı,
Doğdu koç yiğidin şan almak günü,
Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Çıldırlı Aşık Şenlik

 

"Cehennem olsa gelen,göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!
Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?
Meğerki harbe giren son nefer şehit olsun."

Mehmet Akif Ersoy
 

Şehit tahtında Rabbe gülümser,
Ah binlerce canım olsaydı der,
Şehit tahtında Rabbe gülümser,
Canım bedeli bir sofradan yer.

Ümitsiz olmaz, ümitsiz olmaz,
Sevdasız olmaz, sevdasız olmaz.

Dağları oyup zindan etseler,
Allah nurunu söndüremezler.
Dağları oyup zindan etseler,
Davamın önüne geçemezler.

Yarasız olmaz, çilesiz olmaz,
Şehitsiz olmaz, kurbansız olmaz.

Şehit tahtında Rabbe gülümser,
Ah binlerce canım olsaydı der,
Şehit tahtında Rabbe gülümser,
Canım bedeli bir sofradan yer.

Karanlık ölür, zulümat ölür,
Gözler önünde ve ölüm ölür.

Anladım artık Uhud ve Bedir,
Ve ümit sevda, sehadet nedir,
Soludum kabri, mahşer anını.
Ümidi şehidi ve sevdayı.

Ömer Karaoğlu – Şehit Türküsü (Şehit Tahtında)

 

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Âsım / Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam ;
Atılan her Iağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre .
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer ;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

Kahrediyor gardaş kızıl göz meni,
Bu kızıl zincirden gel de çöz meni,
Bir kızıl kurşuna verdik Özmen’i
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.

Cemil yüreğimde derin bir sızı,
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Nerde gardaş nerde Dursun Önkuzu?
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.

Ozan Arif söyler derdim büyüdü,
Yiğit Yusuf’umun suçu neyidi?
İmamoğlu derler genç bir bey idi
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.

Ozan Arif

ŞEHİT KIZINA

Güzelim, sevdiğim, çocuğum, gülüm
Bir şehit kızısın sen.
Acılı, buruk bir türkü gibisin
Bu acımasız günlerin içinden

Tuhaf bir sıkıntıyla daralır şimdi
Küçücük,kuş kanadı yüreğin:
'Babam nerede,niye gelmiyor
Babama küstüm ben anneciğim...'

Baban artık hiç olmayacak yavrum
Sana çocuğum diyemeyecek bir daha
Güçlü,baba kucağının sıcaklığını
Duyamayacaksın minik vücudunda

Baban yiğit bir oğluydu halkının
Onun için öldürdüler
Sana halkımızdan armağan olsun
Getirdiğim kırmızı güller

Yıllar geçecek,alışacaksın
Bir ince sızı kalacak ondan,
Senin gözlerin gibi ışıltılı
Çiçekler fışkıracak babanın mezarından

Ve tıpkı serpilen bir çiçek gibi
Gelişip ışırken bilincin gitgide
Babanı yeniden kavrayacaksın
Baban yeniden doğacak seninle

Güzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm
Bir şehit kızısın sen
Acılı,buruk bir türkü gibisin
Bu acımasız günlerin içinden

(Ocak 1981)

Ataol Behramoğlu

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *